Şinasi (Hayatı ve Edebi Kişiliği)
İbrahim Şinasi 1826
yılında İstanbul’ da doğdu. Bir topçu yüzbaşısının oğluydu. Mahalle mektebi ve
Tophanedeki Fevziye Mektebinde okudu. Sonra çocuk denecek yaşta Tophane
Kalemine girdi. İbrahim Efendi isimli bir kişiden şark ilimlerini gördü. Ayrıca
itidar etmiş bir Fransız subayından Fransızca dersleri aldı. Tophane Müsteşarı
Ziver Efendi ve Tophane müşhiri Fethi Paşa’ nın yardımlarıyla 1849 yılında 23
yaşında iken Paris’ e gönderildi. Şinasi, Avrupa’ ya gönderilen ilk sivil
öğrencilerdendir.
Şinasi’
nin Paris’ ten yazdığı mektupları Sadrazam Mustafa Reşit Paşa’ ya gösteren
Fethi Paşa, onun sadrazam tarafından tanınmasını ve sevilmesini sağladı. Mustafa
Reşit Paşa’ nın desteği ile Şinasi artık büyük hamisini bulmuştu.
Paris’
te altı yıl kadar kalan Şinasi maliye alanında eğitim aldı. 1855 ‘ te İstanbul’
a geldikten sonra Mustafa Reşit Paşa tarafından Meclis-i Maarif üyeliğine tayin
edildi. Mustafa Reşit Paşa ‘ nın sadrazamlıktan ayrılmasından sonra yerine
geçen Ali Paşa ise sadrazamlığının ilk icraatı olarak Şinasi’ yi Maarif
meclisinden çıkardı. “Rütbesinin def’ i, maaşının kat’i” diye sert bir üslupla
Şinasi’ nin görevine son verildi.
Şinasi’
nin Maarif Meclisinden çıkarılmasının görünürdeki sebebi bir hastalığı
nedeniyle sakalını kesmiş olmasından olarak belirtilir. Ancak asıl sebep
sakalını kesmiş olması değildir. Şinasi’ nin açık bir şekilde Mustafa Reşit
Paşa’ yı desteklemesi, ona olan bağlılığı ve Mustafa Reşit Paşa’ nın adamı
olması nedeniyle Ali Paşa tarafından sevilmemesidir.
Bu
tarihten sonra Şinasi’ nin kaderi de Mustafa Reşit Paşa ile paralel gider.
Mustafa Reşit Paşa aynı yıl tekrardan sadrazamlığa tayin edilince görevine
tekrar iade edilir. 1858 yılında Reşit Paşa’ nın ölümüyle Şinasi de hamisini
kaybeder. Bu olaydan sonra Şinasi’ nin yeni hamisi ileri gele n devlet
adamlarından Yusuf Kamil Paşa olur.
Şinasi
1859 yılında edebiyatımızdaki ilk Batı Şiiri örneklerinden olan Tercüme-yi
Manzumeyi yayımlar. 1860 yılında Agâh Efendi ile birlikte Tercüman-ı Ahval adlı
ilk özel gazeteyi çıkarır ve bu gazetenin başyazarı olur. 1859 yılında Şinasi
tarafından yazılan ve Batılı anlamda ilk tiyatro eserimiz olan “Şair Evlenmesi”
de Tercüman-ı Ahval ‘ de basılır.
Bir
müddet sonra Agah Efendi ile anlaşamayan Şinasi 1862 yılında özel ve modern bir
matbaa kurarak Tasvir-i Efkar adlı bir diğer özel gazeteyi çıkarır. Bu dönem
Şinasi’ nin en parlak ve en verimli yılları olur. Haftada iki defa yayımlanan
gazetenin olumlu yankıları olur. Yusuf Kamil Paşa, Suphi Paşa, Ahmet Refik Paşa
ve Namık Kemal gibi aydınlar yazıları ile gazeteye destek olur. Edebiyatımızdaki
ilk din ve edebiyat tartışmaları bu gazetede yapılmıştır.
Yine
1862 yılında ilk telif şiir kitabı Müntehabat-ı Eş’ ar ‘ ı çıkarır. Bu eser
daha sonra Ebu Ziya Tevfik tarafından Tercüme-i Manzume ile birleştirilerek
Divan-ı Şinasi adıyla yayımlanır.
Şinasi
1863 yılında atasözlerimizi topladığı Durub-ı Emsal-i Osmaniye isimli
atasözleri kitabını yayımlar.
Devlet
işleri ile ilgili eleştirel yazı yazması, Mustafa Reşit Paşa’ya kasideler düzüp
Padişah Abdülaziz’ e bir mısra bile yazmaması, iç siyasetle ilgili yazıları,
Şehzade 4. Murat ile olan yakın ilişkileri gibi nedenlerle 1863 yılında ikinci
kez Meclis-i Maarif’ teki görevine son verilir. Bu tarihten sonra tüm geçimini
gazetecilikten sağlayan Şinasi’ nin ismi 1865 yılında Ali Paşa’ya yönelik bir
suikast olayına karışması üzerine Tasvir-i Efkâr gazetesini Namık Kemal’ e
devrederek Paris’ e kaçar.
Paris’
te siyasetten uzak durmaya çalışır. Buradaki rejim muhalifleri olan Yeni
Osmanlılar ile görüşmek istemez. Bu dönemde dil meselesi ile meşgul olur ve
büyük bir Türkçe Lügat hazırlamak için uğraş verir. Ancak bu lügatin akıbeti
hakkında bugün bile yeterli bilgi bulunmamaktadır.
1869
senesinde Abdülaziz ile birlikte Avrupa gezisine çıkan Fuat Paşa’ nın davetiyle
İstanbul’ a döner. Eşi Navilder Hanım’ ın İstanbul’ a dönmesi için ricacı
olduğunu öğrenince eşini boşar ve döndükten beş gün sonra tekrar Paris’ e
gelir.
1871
‘ te kesin dönüş yaparak İstanbul ‘ a yerleşir. İstanbul’ daki bu yeni hayatı
son derece düzensiz bir hayattır. Bu yıllarda ağır bir melankoli içerisinde
yaşar. Sağlık durumu bozulur. İnsanlardan kaçar, ortada el yazısı bırakmamaya
çalışır.
13
Eylül 1871 ‘ de beyninde çıkan bir ur sonucu İstanbul ‘ da ölür. Cenazesine
hükümet erkânından hiç kimse katılmaz. Cenazesi Ebu Ziya Tevfik’ in öncülüğünde
toplam on bir (11) kişi tarafından kaldırılır.
Modern
Türk Edebiyatının birçok ilkine imza atan İbrahim Şinasi’nin bir taş bile
dikilmeyen mezarı zamanla kaybolur gider. Mezarının yeri halen kesin olarak
belirlenememiştir.
Şinasi
fikir olarak batıcı ve medeniyetçi bir şahsiyettir. Tanzimatı ve onun getirdiği
kanunları büyük bir bağlılıkla benimsemiştir. Medeniyetten sanki bir din gibi
bahseder. Medeniyete bir din gibi inanır. Akla ve adalete büyük önem verir.
Şinasi’ ye göre medeniyetin esası akıldır. Şinasi ‘ de August Comte, Walter ve
Montesque etkileri açık bir şekilde görülür.
Şinasi
doğu ve batı kültürünü birleştirmek ister. “Asya’ nın akli piranesi ile Avrupa’
nın bikr-i fikrinin” birleşmesi gerektiğine inanır.
Şinasi
doğrudan doğruya “hürriyet” kelimesini kullanmaz, rejim değişikliği
tavsiyesinde bulunmaz. Fakat zulüm ve esarete savaş açmıştır. Eserlerinde din
meselelerine temas etmez. Divanı naat içermeyen ilk divan örneklerindendir.
Şinasi de daha çok deist bir anlayış vardır.
Edebiyatımızdaki
ilk özel gazeteyi çıkarmış olmasına rağmen yazılarında şiirlerinde olduğu gibi
cesur olmamıştır. Gazeteciliğe sayfa düzenlemesini getiren ilk kişi Şinasi’
dir. Edebiyatımızdaki gerçek anlamda yazılan ilk makale örnekleri de Şinasi’ ye
aittir.
İlk
sohbet yazıları yine Şinasi tarafından yazılmıştır. Tiyatro, edebiyatımıza
onunla girmiştir. “Şair Evlenmesi” adlı dört perdelik tiyatro eseri Türk
Edebiyatında realizmin kapılarını açan eser olmayı başarmıştır. Doğu
edebiyatının en büyük eksiği olan nesir Şinasi ile hayat bulmuştur. Halka doğru
gitmek anlayışı Şinasi ile başlar.
İmla
işaretlerini ilk kullanan kişi yine İbrahim Şinasi’ dir. Dilde sadeleşmeden
yanadır. Şinasi, fikir ve eserleri ile Türk toplumundaki değişimin
yansımasıdır. Kendisinden sonraki nesilde de büyük etkiler bırakmıştır.
YORUMLARINIZI YAZIN