Mustafa Reşit Paşa Kasidesi



Mustafa Reşit Paşa Kasidesi (Şinasi’ nin Reşit Paşa’ ya Yazdığı Kaside)

.      Gelelim zat-ı Reşid’ in şerefi mebhasine
            Söz mü var devleti ihyaya olan meb’asine

(Reşit Paşa’ nın şerefi konusuna gelelim,
Onun devleti diriltmek için geldiğine söz mü var?)

-Kasideler övgü şiiridir, muhattabını övmek için yazılır. Ancak Şinasi burada mübalağa sanatının sınırlarını zorlamıştır. Zira Şinasi bu beyitte Mustafa Reşit Paşa’ yı adeta bir peygamber gibi görmekte, Allah tarafından devleti ihya etmek için gönderildiğini ifade etmektedir.


2.      Sensin ol fahr-ı cihan-ı medeniyet ki heman
Ahdini vakt-i saadet bilir ebna-yı zaman

(Medeniyet dünyasının öncüsü sensin ki
Senin devrinde yaşayanlar devrini saadet devri olarak bilir)


-Bu beyitte de mübalağa sanatının sınırlarını zorlayan İbrahim Şinasi Reşit Paşa’ yı uygarlığın öncüsü olarak görmektedir. Zaten sosyo – kültürel hayatında da Şinasi medeniyeti bir din gibi algılamaktadır. Vakt-i saadet diyerek asr-ı saadete gönderme yapmaktadır. Şinasi’ nin devrini Peygamberimizin devrindeki asr-ı saadete benzetmektedir. Muhtemelen vakt-i saadet terimini kullanmasının nedeni toplumun tepkisinden kaçınmaktır. Zira vakt-i saadetten kastı asr-ı saadettir. Reşit Paşa devrini peygamberimizin dönemine benzetmek ölçüyü kaçırmaktan başka bir şey değildir.

3.      Ne aceb natık-ı icaz-ı hikemdir dehenin
Ayet-i beyyinedir aleme her bir sühanın

(Senin her ağzından çıkan her söz hikmetli ve vecizli sözdür
Senin her sözün bütün bir aleme apaçık bir kanıttır.)

-Paşa çok büyük bir şahsiyettir. Paşanın ağzından çıkan her söz hikmetlidir. Paşa ne derse doğru der diyerek Mustafa Reşit Paşa’ yı yere göğe sığdıramıyor. Ayet-i beyyinedir ifadesiyle yine araya dini kelimeler koyarak Paşa’ yı yüceltmeye çalışıyor. Burada apaçık bir bağnazlık vardır. Şinasi gibi aydın bir şahsiyetin kim olursa olsun birine körü körüne bağlanması, bir kimsenin ağzından çıkan her sözü doğru kabul etmesi aklını kiraya vermekten başka bir şey değildir. Bilimle, sanatla bağdaşmayan bir ifadedir.)


4.      Sadr- ı millete vücudun ulu bir mucizedir
Bunu fehmeylemeyen müdrike – i acizedir

(Senin varlığın milletin göğsünde ulu bir mucizedir
Bunu anlamayan kimse anlayış yoksunudur.)


-Mustafa Reşit Paşa’ nın diğer devlet adamlarından farkını ortaya koymaya çalışıyor ancak yine mucize kelimesi ile dini ifadeleri kullanarak Reşit Paşa’ yı kutsallaştırmaya çalışıyor. Reşit Paşa’ ın millete gönderilmiş bir mucize olduğunu anlamayanların anlayış yoksunu olduğunu iddia ediyor. Klasik benim gibi düşünmüyorsan aptalsındır demeye getiriyor. Sanatçıların eleştirel olması, her fikre açık olması gerekirken burada Şinasi’ nin kendisi gibi düşünmeyenlere kapalı olduğunu görüyoruz.

5.      Adlü ihsanını ölçüp biçemez Newtonlar
Akl u irfanını derk eyleyemez Eflatunlar
(Senin adelet ve bağışlama anlayışını Newton gibi bilim adamları bile ölçüp biçemez
Senin akıl ve kültürünü Eflatun gibi düşünürler bile anlayamaz)

-Mustafa Reşit Paşa’ nın aklına ihsanına övgüler dizilmiş, Newton gibi bilim insanlarının bile onun adelet anlayışını ölçemeyeceğinden dem vurulmuş. Öveyim derken göklere çıkarılan bir Mustafa Reşit Paşa portresi ile karşılaşıyoruz. Şinasi bu beyitte de övmede çağ atlamış.


6.      Aleme muris-i can adl ile ihsan olmuş
Ademe bais-i şan akl ile irfan olmuş

(Dünyaya can katan adalet ve bağışlamadır
İnsanoğlu için şan sebebi akıl ve kültür olmuştur)

-İnsanı insan yapan en önemli özellik akıldır. Akıl insanı diğer tüm canlılardan ayıran en önemli unsurdur. Adalet ve akıl birbirini tamamlayan iki önemli varlıktır. Bu iki varlıktan birinin dahi olmaması dünyayı yaşanabilir olmaktan alıkoyar. Ne sadece aklın olması ne de sadece adalet olması yetmez. Aklın hükmetmediği bir adalet adalet değildir. Adalet akılla yoğrulur. Hakkaniyet terazisinin şaşmaması için aklı kullanmak gerekir. Şinasi her ne kadar bu beyitte ismini geçirmiyor olsa da bu iki hasletin Mustafa Reşit Paşa’ da olduğunu anlatmak istiyor.

7.      Şem’ idir kalbimizin can ile mal u namus
Hıfz için bad-ı sitemden olur adlin fanus

(Can, mal ve namus güvenliği kalbimizin mumudur,
Sitem rüzgarından korunmak için senin adaletin bir fanus gibidir)

-Tanzimat Fermanına atıfta bulunarak oradaki can, mal ve namus güvenliğine telmih yapmış. Tanzimat Fermanında geçen maddelerin ne kadar önemli olduğuna değinerek kendisi de koyu bir tanzimat savunucu olduğundan tanzimata ve kendisine yapılacak eleştiri rüzgarından Mustafa Reşit Paşa’ nın adaletine sığınmış. Bu kadar övgü acaba Şinasi’ nin sitem rüzgarından korkması nedeni ile kendisine bir hami arıyor olması ile ilgili olabilir mi diye düşünmekten kendimizi alıkoyamıyoruz. Hiç kimse ne olursa olsun bir beklentisi yoksa kimseyi bu denli övmez. Eskiden kasideler yazılıp padişaha sunulduğunda padişah şaire bahşiş olarak altın verirdi. Şairin kasideyi sunarken ister istemez bir maddi beklenti içine girmesi normal karşılanırdı. Bu meyanda Şinasi bu kasideyi Mustafa Reşit Paşa’ ya sunduğunda Mustafa Reşit Paşa’ nın şairi nasıl ödüllendirdiğini bilmiyoruz. Bu ödül maddi bir ödül olabileceği gibi manevi bir koruma, kollama yahut mevki makam verme şeklinde de olabilir. Lakin kesin bir bilgimiz olmadığından bu konuda yorum yapmak pek de sağlıklı olmayacaktır.


8.      Ettin azad bizi olmuşken zulme esir
Cehlimiz sanki idi kendimize bir zincir
(Burada devlete ve devletin yönetim anlayışına bir isyan var. Önceleri zulme esir olduğumuzu, cehaletimizin kendimize bir zincir olduğunu savunuyor ancak Mustafa Reşit Paşa’ nın gelmesi ile bu durumun son bulduğunu zulmün esaretinden kurtularak özgürleştiğimizi belirtiyor. Tanzimat Fermanın ilanı ile siyasi ve toplumsal hayatta bir takım önyargılar yıkılarak modernleşme adımları atılmıştır. Şinasi önceki siyasi anlayışa yüklenirken tanzimat sonrasını övüyor.

9.      Bir ıtık-namedir insana senin kanunun
Bildirir haddini Sultana senin kanunun

(Senin getirdiğin esaslar, kanunlar millet için esirlikten kurtuluşun bir belgesidir
Senin kanunların Sultana haddini bildirir.)

-Bu beyiti okuduktan sonra Sultan Abdülmecit nasıl bir tepki verdi bilinmez ama bu tarz bir beyit yalnızca yazanı değil, yazılan şahsiyetin durumunu da zora sokabilir. Zira Sultan Abdülmecit ‘ in vereceği tepki veya karar yalnızca Şinasi için değil aynı zamanda Şinasi’ nin övmeye doyamadığı Mustafa Reşit Paşa’ ya da zarar verebilirdi. Osmanlı Devletinde padişaha bu kadar açık ve net bir şekilde laf söylemek, had bildirmek o dönem için çok büyük bir olaydır. Lakin Şinasi de Sultan Abdülmecit’ in hışmından çekinmiş olacak ki kasidenin yayımlandığı ilk dönemlerde sultan kelimesinin yeri boş bırakılmıştır.


10.  Sen gibi akil olan kan dökerek gün mü sürer
Vech- i namusuna ol kan ile düzgün mü sürer
(Senin gibi akıllı olan biri kan dökerek gün mü sürer
Senin gibi biri kan dökerek bu şekilde bir yanlışa düşer mi?)


-Sen akıl sahibi bir yöneticisin, akıl sahibi yöneticiler kan dökerek iktidara gelmezler, diktatörlük yapmazlar, hukukun üstünlüğünü korurlar. Sen böyle bir devlet adamısın diyerek övgüye devam ediyor.

11.  Olmuş inşana taassub bir onulmaz illet
Hüsn-i tedbirin ile kurtulur andan millet

(İnsan için taassub, körü körüne bağlanma tedavisi olmayan bir hastalıktır,
Millet bu illetten ancak senin güzel tedbirlerinle kurtulur)
-Herhangi bir düşünceye körü körüne bağlanmanın nasıl bir illet olduğundan bahsederek bağnazlıktan kurtulmak için Mustafa Reşit Paşa’ nın tedbir almasını istiyor.

12.  Andırırsın o tabibi ki ne dem verse ilaç
Izdırabından anı hastası eyler iz’ az

(Sen öyle bir doktora benziyorsun ki
Ne zaman hastasına ilaç verse hastası onu ızdırabından taciz eder)
-Buradaki hasta batılıların da deyimiyle hasta adamı devlettir. Devlet hastadır, Mustafa Reşit Paşa ise devleti iyi etmek için gönderilen doktordur. Devletin tüm kurumları (eğitim, maliye, adelet…) hasta olmuştur. Bu hastalığın doktoru Mustafa Reşit Paşa olduğu gibi hastalığın ilacı da Tanzimat Fermanıdır. Buradaki maddeler ile devlet tekrardan düzene girecektir.

13.  İncedir gerçi fikrim kaba düştü ta’bir
Eyledim sanki mürekkeb ile huri tasvir

(Gerçi fikrim incedir lakin ifadem biraz kaba düştü
Sanki mürekkeple bir huri tasvir ettim.)
-Nasıl ki bir huriyi tasvir etmek mümkün değilse Mustafa Reşit Paşa’ nın da fikirlerini bilmek mümkün değildir.

14.  Fi’le çıktıkça zamirindeki hayr-ı niyyet
Buldu bir başka şeref alem-i insaniyet

(İçindeki hayırlı niyet vücud buldukça
İnsanlık dünyası bir başka şeref buldu.)
-Şinasi birkaç beyittir ara verdiği övgülere bu beyitte de kaldığı yerden devam ederek Paşa’ nın fikirlerini övmekte, insanlık dünyasının onun fikirleri ile şeref bulduğunu belirtmektedir.

15.  Vakfeden Tanrı mıdır mahkeme-i vicdanın
Bitirir hakim-i re’yin işini dünyanın

(Vicdan mahkemesini sana veren Tanrı mıdır?
Senin görüşlerin dünyanın işini bitirir)
-Sen o kadar vicdanlı, o kadar şefkatli, o kadar iyisin ki acaba sana bu hasletleri Tanrı mı verdi? Sen öyle büyük bir devlet adamısın ki senin görüşlerin, fikirlerin her şeyi çözer, tüm işleri, sorunları bitirir.

16.  Bin yaşa devlet ü ikbal-i fahimanen ile
Mülkü tedvir ederek akl-ı hakimanen ile

(Büyüklere yakışır vezirce tavırlarınla, düşüncelerinle
Devleti yönetecek aklınla bin yaşa)



Şinasi ve Mustafa Reşit Kasidesi



-Son beyitte de Mustafa Reşit Paşa’ ya övgüyle kaside sonlandırılmış. Mustafa Reşit ne kadar yaşarsa devlet yönetimi onun fikir ve projelerinden o kadar faydalanacaktır. Şinasi bu kasidesinde çıplak ve süslü olmayan bir dil kullanmaya çalışmıştır. Arapça ve Farsça tamlamaları basit bir şekilde kullanarak halkın diline yaklaşmaya, Mustafa Reşit Paşa’ yı halka anlatmaya çalışmıştır. Bu kaside ile birlikte şiir anlayışına yeni imajlar getirmiştir. Konuşma sentaksına yakın bir dil kullanmıştır. Kullandığı dil son derece canlı ve hareketli bir dildir.

3 yorum:

  1. Çok teşekkür ederim, faydalı bir içerik

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür etmekle başlayacağım, ancak ifade etmek istediğim birkaç husus var;
    Açıklamalarınızı okuynca traduttori traditori* vecizesini hatırladım. Neden mi, zira her ne kadar metni günümüz Türkçesiyle arz etmişseniz de, kasidenin yazıldığı dönemdeki şartları dikkate almadan şaire sallamışsınız. Sırf sayın Mustafa Reşit Paşa'ya övmesi dolayısıyla Şinası hakkında olumsuz bir algı oluşturmaya çalışmışsınız. Bu durumda, dönemin sosyolojik gerçekleri, o dönemdeki aydınların psikolojik durumunu nazara almamış olursunuz. Bir edebi eser tercüme ve açıklamasında bu kabul edilemez.
    Örneğin şairin kullandığı vakt-i saadet ibaresini, asr-ı saadet kavramı ile yan yana getirmiş ve buradan da şaire yüklenmişsiniz. Neden bunu yapma ihtiyacı duyduğunuzu sormak istiyorum. Asr- ı saadeti mi bilmiyorsunuz yoksa Tanzimat'ın Osmanlı'daki yerini mi, yoksa ikisini de mi? Kaldı ki asr-ı saadet diye bildiğimiz dönemin gerçek bir saadetle ilgisi yoktur. Bu ifade balon bir ifadedir. Gerek peygamberin hayatı gerekse halefi olan sahabelerin hayatı derin bir elem ve ıstırap içinde geçmiştir. İslam tarihini bilen herkes bunu görür.
    Açıklamalarınızın subjektif olmasını anlıyorum; ancak vakt-i saadet ve mucize gibi kelimeleri kullanmış olması dolayısıyla Şinasi aleyhinde olumsuz bir intiba uyandırmaya çalışmanızın sebebi, dönemin münevver dilini bilmemenizden kaynaklanıyor olamaz herhalde. Çünkü vakıfsınız. Buna rağmen bilinçli olarak şair hakkında karalama yapmanız, bir okuyucu olarak beni üzmüştür.

    YanıtlaSil
  3. Sağduyulu tahlilleriniz için teşekkür ederim.

    YanıtlaSil

Blogger tarafından desteklenmektedir.